Birçok film, dizi ve belgeselde yönetmen asistanı, yönetmen ve yapımcı olarak yer alan Atilla Gökbörü, “Sanatçılığın emekliliği yok. Hiçbir sanatçı emekli olmak istemez, ben de öyleyim.” dedi.
Gökbörü, sinemaya başlangıç hikayesini ve 50 yıla ulaşan sinema kariyerini AA muhabirine anlattı.
Sinemaya genç yaşlarında izlediği “Dokuz Dağın Efesi Çakırcalı Mehmet Efendi” ve “Spartacus” filmleriyle merak saldığını aktaran Gökbörü, “Manisa Ticaret Lisesinden mezun oldum. İstanbul Ticari İlimler Akademisinde okudum, 5 sene maliyede çalıştım. Aslında maliyeciyim ama seyrettiğim filmler beni sinemaya yönlendirdi. Daha lisedeyken film kritikleri yazmaya başlamıştım. Kritikleri yazarken çeşitli yönetmenlerle röportajlar yaptım. Ulusal sinema üzerine ilk röportajı ben yazdım. Metin Erksan, Halit Refiğ, Erdoğan Tokatlı gibi yönetmenlere gittim, sorular hazırladım, ulusal sinema akımına dair.” ifadelerini kullandı.
Atilla Gökbörü, film kritikleri ve röportajları yaparken sinemaya adım attığını belirterek, “Metin Erksan’a gittim. Asistan olarak beni yanına alır mısın dedim. Metin Erksan’ın ‘Eyvah’ filminde asistanlık yaptım. Duygu Sağıroğlu’na bir hafta asistanlık yaptım. Atıf Yılmaz’ın ‘Kambur’ filminde asistan oldum. Bilge Olgaç’a 3-4 filminde asistanlık yaptım. Kısacası Rüştü Asyalı, Lütfi Akad gibi 1950 jenerasyonundan gelen birçok yönetmene asistanlık yaptım.” diye konuştu.
“Dördüncü Murat dizisi Azerbaycan’ı ekranlara kilitledi”
Sinema kariyerinde yükselişinin yönetmen Yücel Çakmaklı ile tanışmasının ardından başladığını vurgulayan Gökbörü, o günlere dair şunları söyledi:
“Bir gün İstiklal Caddesi’nde yürürken kolumdan tuttu, 15-20 güne kadar bir filme başlayacağını söyledi ve asistanı olmamı istedi. ‘Birleşen Yollar’ filminde asistanlık yaptım. O filminden sonra Yücel’in neredeyse bütün filmlerinde asistanı oldum. Hatta ‘Kızım Ayşe’ ve ‘Memleketim’ filmlerinin senaryolarını bile ben yazdım. Diğer filmlerindeki senaryolarına da katkım oldu. Ankara’da (TRT’ye) Nevzat Yalçıntaş’ın genel müdür olması kararlaştırıldı. Yücel Çakmaklı’yı çağırdı. Orada Yücel’e, ben sinemadan anlamam, sen genel müdür danışmanı olarak sinema işlerini üstlenmek üzere gelirsen genel müdürlüğü kabul edeceğim, dedi. Yücel de kabul ederek TRT’nin sinemadan sorumlu genel müdür danışmanı olarak göreve başladı. 1989’a kadar TRT’de kaldı. Çok da iyi oldu onun TRT’ye girmesi. Çünkü Yeşilçam 1980’lerde battı. O yıllarda çok güzel film ve diziler yaptı Yücel TRT’de. Mesela ‘Denizin Kanı’, ‘Dördüncü Murat’ çok dehşet dizilerdir. Yalçıntaş anlatmıştı. Bakü’ye gitmiş bir tarihte, Dördüncü Murat’ı o günlerde Azerbaycan televizyonlarında göstermişler ve tüm ülke televizyon başına kilitlenmiş.”
Atila Gökbörü, Çakmaklı’ya TRT yıllarında asistanlık yaparken diğer yandan kendi prodüksiyon şirketi Elif Film’i kurduğunu fakat, 1980’de Yeşilçam filmlerinin batmasıyla kısa sürede şirketini tasfiye ederek sektör değiştirdiğini aktardı.
Filmlerinin Almanya haklarını iyi bir paraya satarak borçlarını ödeyip İzmir’de deri fabrikası açtığını ifade eden Gökbörü, “1980’lerden 1998’e kadar sanayici olduk ama o iş de battı. Mallarımızı büyük ölçüde Rusya’ya satıyorduk. 1998’de Rusya’da kriz çıkınca, bir dolar 24 bin rubleye yükselince hiç kimse deri ceket almaz oldu ve işimiz battı. O dönemde sanayideki arkadaşlarım bana dedi ki önce Yeşilçam’ı kapattın, geldin bizi de kapattın.” ifadelerini kullandı.
“Hicran Sokağı, Safa Önal’ın jübile filmi oldu”
Gökbörü, sinemaya 2002’de Yücel Çakmaklı’nın davetiyle yeniden döndüğünü vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Yine tarihi film yapmak için araştırmalara başladık. III. Selim dönemindeki saray entrikalarını çekecektik. Senaryosunu yazdık ama gerçekleştiremedik. Proje bende duruyor hala. Bu sırada çok sayıda belgesel yaptım. Birkaç filmimiz de oldu. 2007’de ‘Hicran Sokağı’ filminin yapımcılığını üstlendim. Safa Önal’ın jübile filmi oldu. Yeşilçam’ın neredeyse bütün oyuncuları Safa Önal’ın hatırına oynadı. Hülya Koçyiğit, Selda Alkor, Rutkay Aziz, Haldun Dormen, Cüneyt Arkın, Tanju Gürsu ve daha niceleri. Oyuncuların resmi geçidiydi. Bülent Kayabaş filmin basın toplantısında dedi ki, ‘Herkes bu fotoğrafın kıymetini bilsin. Parayla bu oyuncuları kimse bir araya getiremez.’ Hatır üzerine bu oyuncuların hepsi bir araya gelmişti.”
İlerleyen yıllarda Elif Film’i yeniden canlandırdığını belirten Gökbörü, “2015’te ‘Bir Annenin Feryadı’ filmini yaptım. Çok çarpıcı bir konusu vardı. Oğlu Fransa’ya okumaya giden ve Hristiyan olan bir annenin dramını anlatıyordu. O film de çok çarpıcı bir konu olmasına rağmen beklediği rağbeti göremedi.” dedi.
Atilla Gökbörü, mevcut film ve belgesel projelerine ilişkin de şu bilgileri verdi:
“Sanatçılığın emekliliği yok. Biliyorsunuz tiyatrocuların dileği sahnede ölmektir. ABD’li yönetmen Howard Hawks, son filmini hasta yatağında çekti. O resmi çok iyi hatırlarım ben. Hiçbir sanatçı emekli olmak istemez. Ben de öyleyim. Şimdi de bir projemiz var, bundan 3 sene önce senaryosunu yazdığım. Nakşibendi tarikatının kurucusu Abdülhalik Gucdüvani’nin hayatını anlatan bir film planlıyorum. Özbekistan’dan gelen bir talep vardı filminin yapılmasına dair, bana ulaştılar. Senaryosunu yazdım ama Kovid-19 patladı. Geçen sezon yeniden görüşmelere başladık, bana 300 bin dolar vereceklerini, geri kalan 300 bin doları da bizim tamamlamamızı söylediler. Şu an o filme finansman arayışındayım.”
Kadın sultanların vakıfları konulu bir belgeselin senaryosunu yazdığını ve finansal destek arayışında olduğunu sözlerine ekleyen Gökbörü, “Bir de Nasreddin Hoca film projem var. Hem eskiye hem günümüze atıfta bulunarak bir hikaye yazdım. Sanatçının umudu bitmiyor işte görüyorsunuz.” değerlendirmesinde bulundu.