Kişinin, eş, sevgili veya birinci derece yakını ya da çok sevdiği bir yakınını kaybetmesi, uzun süreli bir ilişki sonrası ayrılık, boşanma veya aldatılma gibi ağır duygusal durumlar veya kişiyi derinden sarsacak haberler alması gibi ani psikolojik travmaların hastalığı tetiklediğini söyleyen Buturak, bunun yanı sıra kişinin yaşadığı boğulma tehlikesi, deprem gibi doğal afetler ve bazı fiziksel travmaların da kırık kalp sendromuna sebep olabileceğini vurguladı.
Her ne kadar yoğun duygusal travmalar kalp kırıklığına yol açsa da aslında fiziki olarak da kalp üzerinde belirgin etkiler yarabiliyor. Hatta yaşanan şikayetler kalp krizi ile birebir aynı özellikleri taşıyor. İlk kez Japonya’da 1990 yılında Takatsubo Sendromu olarak tanımlanan Kırık Kalp Sendromu, ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi ve bayılma gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Buturak’ın verdiği bilgiye göre, ön tanısı kalp krizi olan hastaların yüzde 2-3’ünde gerçek tanının kırık kalp sendromu olduğu biliniyor. Hastalık kadınlarda daha sık görüldüğü için bu oran yüzde 5-6’ya kadar çıkabiliyor.
ŞİDDETLİ ÜZÜNTÜ, STRES VE HAYAL KIRIKLIĞI TETİKLİYOR
Prof. Dr. Buturak, yaşanan duygusal travmaların fiziki sonuçlarına ilişkin ise şu bilgileri paylaştı:
“Kişide ani gelişen şiddetli üzüntü, hayal kırıklığı veya stres sonrası beyindeki bazı bölgelerin aşırı aktivite göstermesi sonucu kandaki stres hormon düzeyleri dokularda hasar oluşturacak şekilde artıyor. Bu hormonlar, kalp kası ve kalbin küçük kılcal damarlarına hücum ederek kalp kasında ani başlayan kasılma kusuru ve kalp damar dolaşımını bozacak şekilde küçük damarlarda fonksiyon kaybına yol açıyor. Bu durum da hastada ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi ve bayılma gibi şikayetlere neden oluyor.”
KALP KRİZİ İLE KARIŞTIRILABİLİR
Duygusal travmaya bağlı kırık kalp sendromu belirtisi taşıyanların vakit kaybetmeden kendilerine en yakın hastanenin acil servisine başvurmaları gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Buturak, “Özellikle ani başlayan göğüs ağrısı, kalp krizi ile karıştırılmasına sebep olur. Kırık kalp sendromundan şüphe edilen hastalarda; kalp kası hasarını gösteren kan testleri, elektrokardiyografi, ekokardiyografi, telekardiyografi ve koroner anjiyografi ile tanı konuluyor” dedi.
Prof. Dr. Buturak, kırık kalp sendromunun çoğunlukla iyi seyirli ve kendiliğinden düzelen bir durum olduğunu ancak buna karşın tanı konulan her hastanın hastaneye yatırılarak tedavi edildiğini belirterek tedavi konusunda şunları anlattı:
“Bu hastaların yapılan koroner anjiyografilerinde koroner arterler normaldir ancak problemin esasında kalp kasında kasılma kusuru oluşturan kalp kası hasarı vardır. Bu nedenle hastalar hasar oluşacak kalp yetersizliği, hayati risk oluşturacak ritim bozuklukları ve diğer komplikasyonlar açısından (bayılma, kalp içinden beyine ve diğer bölgelere pıhtı atması…vb.) yakın takip edilmeli ve tedavi almadır. Hastada kalp yetersizliği bulguları varsa mutlaka ilaç tedavisi başlanmalıdır. Ritim bozukluğu veya kalp içi pıhtı oluşumu gibi durumlar gerektiği şekilde tedavi edilmeli ve hasta desteklenmelidir.”
Kalp kası hasarının birçok hastada geçici olduğunu ve başlangıçtan genellikle birkaç hafta sonra kalbin kasılma ve gevşeme fonksiyonlarının tamamen düzeldiğini söyleyen Prof. Dr. Buturak, “Ancak çok nadiren yüzde 1’den daha düşük oranda, kalıcı hasar bırakabilir. Burada en önemli nokta, hastaların tanı konar konmaz uygun tedavi ve desteği almalarıdır” diye konuştu.
KIRIK KALP SENDROMUNA KARŞI BU ÖNLEMLER ALINABİLİR!
Kırık kalp sendromunu önlemeye yönelik bilinen bir tedavi bulunmadığını ancak alınabilecek bazı önlemlerin fayda sağladığını anlatan Prof. Dr. Ali Buturak konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Stres yönetimini ve problem çözme tekniklerini öğrenmek, fiziksel ve duygusal stresi sınırlamanıza yardımcı olabilir. Yoga, meditasyon, günlük tutma veya farkındalık uygulamak, sıcak banyo yapmak, kokulu mumların yakılması, uzun derin nefesler alınıp yavaşça nefes vermek gibi gevşeme tekniklerinin uygulanması faydalı olabilir. Stresinizin kaynağına bağlı olarak, stresiniz hakkında konuşmak ve başa çıkma becerilerinizi paylaşmak için bir destek grubuna katılmak veya profesyonel bir danışman da stres yönetimine yardımcı olur. Ayrıca sağlıklı alışkanlıklar edinmek, Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazanmak, düzenli egzersiz yapmak (haftada en az beş kez 30 dakika), yeterli uyumak (gece 7-9 saat), sosyalleşmek, tütün ve tütün ürünlerinin kullanımından kaçınmak da duygusal ve fiziksel stresi önlemede fayda sağlayacaktır.”