Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu KARAVELİOĞLU
Pandemi öncesinde görünür hale gelen küreselleşme krizi derinleşirken; Avrupa Birliği (AB), ABD ve Çin arasındaki mücadelede gelişmekte olan ülkeler için yeni iş bölümü senaryoları gündeme geliyor. Stratejik korumacılık anlayışı kutuplar arasındaki çıkar çatışmalarını körüklediğinden, aynı eksende sıkı ilişkiler kuran ülkeler arasında yeni işbirliği imkânları oluşuyor. Özellikle Çinli firmalarla tek taraflı bağını gevşetmeyi uman AB’de Türkiye’nin önemi giderek artıyor.
Ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların gölgesinde dünyanın yaşadığı çoklu kriz ve çoklu kutup ortamının, her geçen gün küresel rekabetçilik şartlarını biraz daha bozduğuna şahit oluyoruz. Örneğin Çin gözünü karartmış şekilde, ihracat destek ve kredileriyle dünyaya makine saçıyor. AB ve ABD ise korumacılık zırhına sarılarak rekabet koşullarını korumaya çalışıyor. Dijital ve yeşil teknoloji prensipleriyle üretim mekanizmalarını etkilemeyi amaçlayan AB ülkeleri, Eko-tasarım Yönergesi benzeri düzenlemelerle, bölgeye ihracat yapacak işletmeleri daha da zorlamaya hazırlanıyor.
İkiz dönüşüme entegrasyon süreçlerinin bu derece önem kazandığı ve AB ülkelerinin başta makine imalatı olmak üzere tedarik ve sağlayıcılarında bir çeşitlendirmeye gitme iradesini gösterdiği bu konjonktür, Türkiye’yi yeniden mercek altına yerleştirdi. Sektörümüzün Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi gibi konularda aktif olması, ihracatçı birliğimizin integratif rol alarak üyelerimizi yeni sürece hazırlamaya erkenden başlaması da Türkiye için büyük bir şans haline geldi.
Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke olduğunu göstermeliyiz
Küresel ekonomideki durgunluğun başladığı ilk günlerde, işletmelerimizin daha az yoğun olacağı bu dönemi Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyum süreçlerimizi geliştirmek üzere kullanacağımızı söylemiştik. Türkiye Makine Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı Raporu’nda çizdiğimiz yol haritasını somut pratiğe dönüştürmek ve tasarlanan reçetelerin firmalar ölçeğinde hayata geçmesine öncü olabilmek amacıyla türlü yöntem ve araçlar geliştirmeye devam ediyoruz. Sürdürülebilirlik markamız Mundusplus çatısı altında yürüttüğümüz faaliyetlerle ülkemizin ve sanayimizin gelişimine yön verecek güçlü bir gelecek vizyonu ortaya koyduk. Mundusplus ile hem firmaların Avrupa’daki mevzuatlara uyum ve entegrasyon süreçlerine katkı vermeyi hem de bu alanda sağlanan ilerlemeyi gelişmiş ülkelerdeki paydaşlarına göstermeyi amaçlıyoruz.
Makine sektörünün kendi dönüşümünün yanında, topyekûn bir dönüşüme yapabileceği en büyük katkılardan biri stratejik düşünce araçlarını tabana yaymak; şirketlerin ve bireylerin ortak bir kültürü paylaşmasına destek olmaktır. Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke olduğu gerçeği üzerine bina edeceğimiz kampanyalarla imajımızı yükseltmedikçe, bizi yatırım ve üretim üssü olmaktan ziyade tüketim merkezi gibi görmek ve göstermek isteyenlerin elini güçlendirmiş oluruz. Firmalarımız bu algının tam aksine, güçlü bir irade ve özveriyle işlerine sarılmış durumdalar.
S-reyting mekanizmalarını dijital platforma taşıyoruz
Firmalarını bizlere açan üyelerimizin bünyelerinde gerçekleşen çalışmalarla bir algoritma oluşturduğumuz proje kapsamında ihtiyaç analizi çalışması yaptık. Firmaların kapsamlı değerlendirmesini yaparak yeşil ve dijital dönüşüm alanında farkındalıklarını, bilgi birikimlerini ve teknik yeterliliklerini ölçerek, ortak sorunların çözülmesi için küme yol haritası ortaya koyduğumuza inanıyoruz.
Çevrim içi eğitimlerimiz veya sahadaki montörlerimizle 2023 yılında sayıları yüzde 9’dan fazla artarak 22 bin 700’e ulaşan üyemize efektif çözümler üretmek elbette kabil değil. Bu sebeple birliğimizin bütün proje ve hizmetlerini dijital ortama taşıdık. Sürdürülebilirlik konusunda Alman Sürdürülebilirlik Kodeksine uygun biçimde geliştirdiğimiz araç setlerini ve S-reyting mekanizmalarını da platforma taşıyarak, sadece makine imalatçılarının değil genel imalat sanayinin bütününün istifadesine sunmak gayreti içindeyiz.